1990 da yazılmıştır
Son zamanlarda
işlik tarzı kültür ve sanat odaklarının oluşmaya başlaması, yerel yönetim ve bazı kurumlarının
kültür,sanat,eğlence şenlikleri organizasyonlarının yaygınlık
kazanması, bu konuyla yakından ilgili bir kavram olan Sosyo-Kültürel
Animasyon konusunda yapmış olduğum derlemeyi ilgilenenlere iletme
sorumluluğunu duyumsattı. Bu derlemeyi 1990 yılında iki kez
İstanbul Üniversitesi Psikoloji Fakültesine ait Pembe Ev'de öğrenci
ve öğretim üyelerine sunmuştum.
Animasyon;
ülkemizdeki şanssız ve çarpık doğumu sonucu oluşan yanlış kanının aksine bir show, bir organizasyon, bir
yarışma değil...insanların içsel motivasyonlarını yükseltmenin, insanlara kendi kendilerine birşey yaptırmanın yol,
yöntem, etik, psikolojisi. Animasyonun objesi öğrenciler,
çocuklar, yoksullar, özürlüler, turistler kısaca herkes olabilir.
Konusu yeni eğitim metodlarının testi, bir sosyal yardım
paketinin
oluşturulması,politik bir gösteri, eğlence, satış
performasının yükseltilmesi, bir fikrin, bir projenin
tanıtımı olabilir.
Türkiyenin
animasyon konusunda sistematik bir pratiği ve dolayısıyla bir
bilgi birikimi yok. Aslında konunun önemiyle kıyaslandığında bu konuda dünya ölçüsünde kaynak sıkıntısınınvarlığından bile söz edilebilir, veya en azından
Türkiyeden uluslararası kaynaklara ulaşmanın zorluğundan. Bu
nedenle, bu konuya giriş niteliğindeki bu derleme de belli
kaynaklarla sınırlı kaldı. Ancak konuyla daha yakından ilgilenecekler
kaynakçadan yararlanarak daha geniş bir kitaplığa ulaşabilirler
.
€alışmam bir kütüphane araştırması niteliğinde ve büyük
ölçüde fransızca kaynaklara dayalı. Bunda da bir derece haklı
olduğumu sanıyorum, çünkü animasyon çıkışından beri Avrupa
idealizminin unsurlarını büyük ölçüde taşıyor. Ben de en fazla
fransızca Esprit dergisinin 1973 yılı mayıs ayı Sosyo-Kültürel
Animasyon özel sayısından yararlandım.Tamamlayıcı çalışma olarak da
Pierre Moulnier'nin UNESCO için hazırlanmış ve 1972 Helsinki
konferan sında sunulmuş bir çalışmasından."Kültür
Animatörleri :fonksiyon ve formasyonları".
ANİMATÖRLER VE
ANİMASYON
Moulnier'in
makalesinde animasyon sorunsalı bağlamında animatörün görevleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
-reanimasyon
fonksiyonu ("yaşam kazandırmak" "ruhvermek")
-mesaj ve
alıcılar arasında mediasyon (mesajı aktarma) görevi.(dekripte tabir edilen mesajı çözme ve tekrar tercüme etmek)
-Alıcılar
arasında aracılık görevi (çözüme ulaşabilmeleri için, herbirinin zorluklarına katılarak,
alıcı bir ortam yaratmak)
Görüldüğü gibi animasyon biraz soyut da olsa fonksiyonel
bağlamda açıkça tanımlanmış, basitleştirilmiş bir işlev tanımına sahiptir..
Ruh verme,
yaşam kazandırma temel bir fonksiyon olarak tanımlandığında hemen akla Jules Romaine ve onun Dirilen
Şehir öyküsü geliyor. Ünanimizm diye adlandırdığı düşüncesi
insanlar arasında; sosyolojik anlamda gruplar içinde (dost,
kasaba, şehir vb düzeylerde) bir canlanma ve buna bağlı olarak bir
ruhbirliği, yüceltim sağlanması anlamına geliyor. Bu teorisini
pratiğe geçirmek için Paris'te George Duhamel, Rene Arcos, Henri
Martin gibi yazarlarla bir çiftlik evinde 1.5 yıl kadar süren
bir toplu yaşam deneyimine de girişiyorlar.
Ünanimizmi
örnekleyen öykülerden birinin adı
"Dirilen Şehir". Bu öyküde üzerine ölü toprağı serpilmiş bir
kasabaya, bu kasabanın ruhunun sessizliğini bozmaya, onu silkelemeye
kararlı bir posta memuru gelir. Fakat günler geçtikce bu
ruhsuzluk onu da esir alır. Yazarın anlatımı ile posta memurumuz
"...akşam yemeklerini bir saat erken yedi. Uykusu daha erken geldi. Bir lambanın önünde oturma zevkini yitirdi. Işığa daha az, sıcağa daha çok ihtiyaç duydu...Cinsel istekleri eski
sıcaklığını yitirdi. Fazla ince keyifler aramaz oldu. Düşlerinde sadece şişman kadınlar görüyordu. Pazar günleri kiliseye
gitmiyordu. Ama çanlar çalınca bu isteği duyuyor, varlığının kasabaya
bağı olan yanı onu ibadete giden halkın peşinden gitmeye
zorluyordu.
Eskiden beri kafasında oluşan düşünceler uyuştu. Zaten arkadaşları ona ne dairede, ne de kahvede ona neler
düşündüğünü sormuyorlardı. Kasaba politikadan büsbütün yüz çevirmiş
değildi, ama ölçülü ve tarafsız kanılara uyarak susma yolunu
tutmuştu.
Toplumun geniş hareketleri bu kasabada duyulmuyor
gibiydi. ...Eskiden dinlediği nutuklardan kafasında koca bir
alanın parlak reklamları
gibi açık ve beylik cümleler kalmıştı. Bu adam bir günü....Cebinden bir kurşun kalemi çıkarıp boş
helaya girdi ve mermer duvarın güneşli bir yanına şunu yazdı: "Varlıklılar çalışanların sırtından
geçinir:tükettiği şeye karşılık hiçbir şey üretmeyen kişi toplum hayatında bir asalaktır."
Bu sözler
önceleri ufak, giderek büyüyen bir silkelenişe neden olur kasabada. Genç emekliler, rantiyeler tekrar çalışma yaşamına döner. Dükkanların içini "Ekmeğini kendin
kazan " türü yazılar süslemeye başlar. €alışanların reaksiyonları
başlar. İnsanların talepleri artar, endüstri kurulmaya başlar,
imar hareketleri artar, yaşam biçimi çeşitlenir ve canlanır.
Bütün bunların hepsi şehir helasının duvarına yazılmış bir
cümleden kaynaklanmıştır.
Kanımca bu
örnek animasyon düşüncesinin kökenleri hakkında bir fikir verebilmektedir. Animasyon sözcüğü şüphesiz ki
terim olarak alındığında canlandırma ile karşılanabilir, ancak
lLtince kökenli olan bu sözcük kaynağında canlandırmadan daha
fazla birşey ifade eder: bu bir yandan canlandırma, ayağa
kaldırma, hareket kazandırmayı içerirken, diğer yandan birinci
anlamından daha güçlü bir şekilde bir ruh verme, ruh kazandırma
kavramlarını içerir. Antropolojik bağlamda bu ikinci anlam
birinciye yol açar. Bu nedenle animasyon konusunda Türkçe'nin bu
hatalı göndermesi gözönüne alınmalıdır.(Gerçi İzzet Zeki
Eyüboğlu'nun Türk dilinin Etimoloji Sözlüğü (Sosyal Yayınlar, 1988)
"can" sözcüğüne köken alternatifi olarak latince
"genius" sözcüğünü de vermektedir-genius-cin-can, çağımız düşünce akımları
sözcükteki bu anlamı soldurmuştur). Herhalukarda animasyon sözcüğüneetimolojik bir yaklaşım Jules Romaine'in ruhu ön plana
çıkartan yaklaşımını doğrulamaktadır.
Larousse"un Canlandırma konusundaki özlü açıklaması şöyle:"Bir topluluktaki üyelerin, grup yaşamına etkin
olarak katılmalarını sağlamak için kullanılan yol ve yöntemlerin
tümü.Toplumsal yaşamın canlandırılması konusundaki düşünceler ve
uygulamalar yenidir. Canlandırma teriminde toplumbilimsel anlam,
halk eğitimi ile birlikte,ikinci dünya savaşında yavaş yavaş
belirdi.
1947 de bu terim merkezi kültürden sıyrılma konusundaki
resmi metinlerde kullanılıyordu. Terimin resmileştirilmesi, kar
ereği gütmeyen kuruluşlar konusunda Fransa'da 1901 yılında
çıkarılan bir yasa ile desteklenen durumu daha da somutlaştırdı. XX
yylın ilk yarısı boyunca bu işlevi özellikle kilise yerine
getiriyordu. 1945 ten sonra bir laiklik akımı, canlandırmanın
tamamen değişikliğe uğramasına ve gelişmesine yolaçtı. 1956-63
yılları arasında kentsel çevrede toplumsal-kültürel
canlandırıcılar belirdi.(gençlerin ardından yetişkinlerin kollektif
donatılması).Ele alınan toplulukların yelpazesi gitgide genişleyerek,
tatil köylerini, kültürel yayın örgütlerini, mahalle ve
belediyeleri kapsadı. Toplu canlandırma, toplumsal ekonomik sorunlara
da el atarak siyasetle ilişki kurdu. Tam anlamıyla siyasal
canlandırma Küba gibi, €in gibi komünist ülkelerin deneylerinden
esinlendi. Canlandırma, toplumsal kültürel alanlardaki gelişmesine
koşut olarak, ekonomik yaşamda da ortaya çıktı ( kaynakları
düzenleyen kuruluşlar, sınai ve ticari girişimlere girdi) ve böylece ticarileşti. Sonunda eğitimde de etkili oldu (toplumsal
eğitim merkezleri, meslek için canlandırma). Canlandırma,
deneysel olarak gelişti ve insan bilimleri, şehircilik planlama gibi birçok bilim kolundan yararlandı."
CANLANDIRMANIN
İŞLEVLERİ (larousse)
"Canlandırmanın üç temel işlevi
vardır:
1.Toplumsal
alanda aracı ve yenilikçi bir işlev: yeni iletişim
sistemleri, yeni ilişki modelleri bulma;
uyumsuzlıkları
önleyici, toplumsal bütünleşmeyi kolaylaştırıcı
eğitim, vb
2. Eğitimde
aracı bir işlev, kitle iletişim araçlarının etkisine karşı
çıkma, tüketim toplumu karşısında yaratıcılığın
geliştirilmesi, vb
3. İktisadi
büyümeye ve gelişmeye özendirici bir işlev. Canlandırma
birçok görünüme bürünür. €ünkü bu alanda çok farklı tasarılar vardır. Tasarının niteliğine (kültürel,
ticari, siyasal), ereğine (bir etkinlik merkezini yönetmek, boş zamanları düzenlemek, bir bölgeyi yükseltmek,
geliştirmek); yaratıcısına ve isteyicisinİ (halk, grup, iktidar, öncü);süresine (hafta sonu,
üç aylık, on yıllık) göre, katılımın itici gücüne (canlandırıcılar, tüketici dernekleri,
ticaret şirketleri) hedefine bağlıdır".
ANİMASYON TANIMIN İRDELENMESİ
Çok özlü yazılan
yukarıdaki tanımları topluca ele aldığımızda bir topluluktaki üyelerin, grup yaşamına etkin olarak
katılmalarını sağlamak için
kullanılan yol ve yöntemlerin tümü. Kanımca bu açıklama çok kapsayıcı.Etkin olarak katılımı sağlamak
için kullanılan yöntemler çok çeşitli. Hemen ilk ağızda akla
gelenler eğitim, aydınlatma, propaganda, ajitasyon, zorlama,
ödüllendirme gibi.
Evet, bunların
hepsi bir katılım yaratırsa da, özünde doğru anlamıyla animasyon, yukarıda Moulnier'in tanımladığı
gibi salt bir mesaj teorisi bağlamında, mesajın alınması, deşifre
edilmesi ve alıcıların almaya hazır hale getirilmesi ile sınırlı
bir organizasyondan daha fazla değil.Geri kalanı üyelerin
motivasyonuna bağlı.
Kaldıki animasyonda ruh kazandırmanın temel bir fonksiyon olduğu gibi bir sav da var.Halbuki katılım;
propaganda, ajitasyon gibi yöntemlerle ruh kazandırmadan da
sağlanabilir.
TARİHSEL GELİŞİM
Tarihsel yaklaşım da animasyonun kökenlerini dini törenlerin ve bayramların düzenlenmesine bağlı olarak kilisenin bünyesinde bulmuştur.(Burada kanımca belki de daha eskilere; pagan,pantheist toplumlardaki dinsel törenlere bile inmek mümkün). Modern anlamda animatörler ilk kez kültür animatörleri olarak 1960lı yıllarda olarak Fransa'da ortaya çıktı. Bu olgu Fransa'nın ileri kapitalist ülkeler arasında yeralmaya başlamasıyla açıklanıyor.
Tarihsel yaklaşım da animasyonun kökenlerini dini törenlerin ve bayramların düzenlenmesine bağlı olarak kilisenin bünyesinde bulmuştur.(Burada kanımca belki de daha eskilere; pagan,pantheist toplumlardaki dinsel törenlere bile inmek mümkün). Modern anlamda animatörler ilk kez kültür animatörleri olarak 1960lı yıllarda olarak Fransa'da ortaya çıktı. Bu olgu Fransa'nın ileri kapitalist ülkeler arasında yeralmaya başlamasıyla açıklanıyor.
İlklerin yaklaşımının dernekçi olmasına karşın, daha sonrakiler kamusal bir nitelik kazanıyor. (bunun anlamı ise herhalde çeşitli kamu projelerine dahil olmaları demek)- Bu arada radyo-televizyon kaynaklı şenlik animatörleri ile boş zaman animatörleri sahnede yerlerini almaya başlıyor.
Toplumsal
kesimde sosyal hizmetliler işyeri sınırlamasından sıyrılarak sosyal merkezler, kamu tesisleri alanlarına yöneliyorlar. Kilise de bu dönemde pastoral animasyonun
yolunu tutuyor. Semtler, özellikle yeni kurulan toplu yaşam
alanları animasyonun yeni çalışma alanlarından birini oluşturuyor.
Ticari işletmeler "direction-yöneltme" kavramından "gestion-management-personelin yönetimi" kavramına kayıyorlar.Bu arada hostes kavramının cazibesini keşfeden yönetimler bölgesel ve topluluklar çerçevesinde programlar lanse ediyorlar. Kurum imajını, marka imajını yetkinleştirmeye yönelik programlar şirketlerin halkla ilişki programlarıyla bütünleşiyor. 1970 li yıllardan itibaren seçim kampanyalarında, partilerin gün geçtikce teknisyenlere daha fazla güvenmesiyle animatörler yer almaya başlıyor. Fakat gündelik yaşamda en fazla animasyon ticari işletmelerde, özellikle büyük mağazalardaki reyon animatörleri,yeni bir ticaret merkezinin tanıtılmasında "şenlik" düzenleyiciler gibi alanlarda kendine saha buluyor. Özellikle Fransa'da 1970 de çıkan sürekli formasyonkonusundaki yasal düzenleme animasyonla uğraşacak birçok işletmeye iş alana açmış durumda.(özellikle yetişkinlerin eğitiminde animasyon gün geçtikçe yoğun olarak kullanılan bir teknik haline gelmiş durumda-Bunu çağrıştırır şekilde Tınaz Titiz'in Bakanlığı zamanında, Türkiye de bazı girişimler ve yasal düzenlemeler yapıldığını sanıyorum, ama yaşam kazandığından şüpheliyim).
ANİMASYON
TÜRLERİ
Pour dergisinden alınma ve animasyon türlerini özel ve ironik bir jargonla klasifiye eden bir yazı şu türleri saptamış.
Animasyon dodo:
Agresiviteyi uyutan, boğan ve telafi eden animasyon türü.
Pour dergisinden alınma ve animasyon türlerini özel ve ironik bir jargonla klasifiye eden bir yazı şu türleri saptamış.
Animasyon dodo:
Agresiviteyi uyutan, boğan ve telafi eden animasyon türü.
Animasyon
cocorıco:
Demogojik, kitlenin özgül yapısını önplana alan, şövenist animasyon.
Demogojik, kitlenin özgül yapısını önplana alan, şövenist animasyon.
Animasyon dada:
Kitleyi yoksayan, sadece animatörün kendi tatminine, dadasına hizmet eden animasyon.
Kitleyi yoksayan, sadece animatörün kendi tatminine, dadasına hizmet eden animasyon.
ANİMASYONDA DENGE
Bütün
animasyonlar empatiktir. Animasyon bireyleri bütünleme ve onları kültürlerinden soyutlama eğilimindedir. Bunun anlamı animatör veya kurumun uygun buLdukları seviyeye
kadar grup içindeki bireyin davranış ve tavırlarını
değiştirmeleri, yenilerini yerlerine koymalarını hatta yadsımalarını
gerektirmesidir. Bu şekilde grup üyeleri açısından çok farklı
amaçların varlığı ve grubun kendi kendini değiştirmesi sürecine
verilen önem çok zor bir dengenin yaratılması gerktiğini ortaya
koyar.
ANİMASYON
TEKNݦĞİNİN GENEL YAPISI
Animatörler
bir eğitimden geçmiş kişiler olarak kafaları grup dinamiğiyle ilgili tekniklerle donatılmıştır.
Genelde çeşitli kurnazlık ve becerileri, ikramiye, bahis, uzlaşma
gibi yöntemleri bir arada kullanırlar. Animatör rasyonel bir
kurum içinde yetişmiş olmasına rağmen grubun duygusal ve
irrasyonel yapısını gözönünde tutar. Bütün süreçler boyunca
diagnostiktir.
Animasyonun bir tanımının da "katılımı hedefleyen
pedagojik program" olduğu gözönüne alındığında animasyon
" kişinin grubu içinde parlamasını ve sosyal doku içindeki rolünün
bilincine varmasını hedefler. Animatör grup içi haberleşmenin
iyileştirilmesine, zaman kullanımının iyileştirilmesine ve
kararların
daha demokratik bir şekilde alınmasına çaba
gösterir.Görevinin diğer bir gereği de grup içi iktidar çatışmasına
girmemek, nötr ve yansız olmayı becerebilmektir.
Burada önemli
temel teknik kavramlardan biri sonuçlardan grup üyelerinin haberdar edilmesidir (belki de bundan
dolayı Jules Romaine'in öyküsünüm kahramanı bir mesaj
taşıyıcıdan başka birşey olmayan posta memurudur). Planlama, programlama,
izleme animatörün temel araçlarıdır. Günümüzde animatörden
"dahice" bir etkinlik beklenmiyor. Sadece belli kural ve prosedürleri uygulaması bekleniyor.
AKTİVİST(EYLEMCİ) VE DAHA ZİYADE MİLİTAN /ANİMATÖR FARKI
Animatörler
eğitimcilerin, eylemcilerin yerine aday.Uygulamada onların yöntemlerinin getirdiği sınırlamaları
aşma arzusundalar. Diğer bir bağlamda da animatör radikal veya marksist bağlamda tanımlanan militanın yerine aday. Bu
yönden bir değerlendirme yukarıdaki animatör tanımlarını veren
Albert Meister tarafından Esprit dergisinin aynı sayısında
"Animatörler ve Militanlar" başlığı altında yapılmış; bu
değerlendirmeye göre
yukarıda belirtiğim gibi animatör grup içi dengeleri
sürekli gözönünde bulundurur, empatiktir. Militan ise direkt,
grupiçi dengelere daha az duyarlı ve daha kavgacıdır. Uzun
dönemde militanın kavgacıliğını yitirmesi ve ücretini aldığı
kuruma bağlanması buna karşılık animatörün de bir araç görevi
yaptığı gerçeğinden koparak anime ettiği grupla çok derinden
özdeşleşmesi ve burada tanımlandığı şekilde militana dönüşmesi
sözkonusu
olabiliyor.
Militan bir başkaldırıcı olarak kendi gerçekleşmesini başkalarına adanmasında, onlarla ortak eylemde bulunmasında bulur ve grubun heyecan ve ızdıraplarıyla özdeşleşir. Yaklaşımı empatik değil sempatiktir bu ise grupla olan ilişkisinin sahiplenmeye, domine etmeye ve tiranliğa, kıçkanç bir despotizme dönüşmesi riskini içerir. Militanın bir intro-determine, yani kendi kendini içsel belirlemiş olarak bazı temel inançları
vardır (Allah, insanın iyiliği, adalet gibi) ve
önceliklerini,tercihlerini, davranış kurallarını bazen beceriksizce de
olsa bunlardan türetir.
Hele gençse, yorgun, bıkkın değilse, üstüne üstlük bir de ailesi yoksa militan, çoğu zaman
amaçlarının gerçekleşmesini her türlü yaklaşımın üzerinde kabul eden, nüansları atlayan, araçlarda kör bir fanatiktir. Bu
yönüyle militan bir moralisttir, ahlakçıdır.(anti ontolojist,
giderek anti pragmatist anlamında).
Diğer yandan animatör ise, özellikle ticari animatörler, başkaldırıyla hiçbir ilişkisi bulunmaksızın, başkalarının
eğilimlerinin keşfine almış olduğu formasyon yoluyla
ulaşmış, bir hetero-determine, yani çok biçimli belirlenmiş bir
görevli olarak, davranışlarını başkalarının eğilimlerinin
algılanış biçimi belirler. İnanç ve niyetten önce bu keşif,
çözümleme duyarlılığını içselleştirir. Bu yönüyle de bir moralist
değil bir ontolojisttir. Yöntemi sempati değil empatidir,
davranışı gruba derinlemesine bağlanmak değil,grubun içinde nötr kalmaktır. (Gerek militan, gerekse animatör, her ikisi de
grubun doğal elemanı değildirler.)
Fakat bu uç
örneklerin dışında, özellikle sosyal ve kültürel animatörler arasında duygusal olarak gruplarının içine
girmiş animatörler mevcuttur. Bunların arasında daha ziyade
yorgun ve yaşlı; güvenlik arayan eski militanları bulmak
olası. Hala inançlı olmakla birlikte fanatiklikleri sona ermiş,
adalet ve iyinin hemen yarın mümkün olmadığını kavramış, sabır
göstermeyi öğrenmişlerdir. Eylemleri üzerine zaman zaman kendilerini
sınırlı da olsa sorgulamakla birlikte içlerindeki yaşlı
inançları eylemlerinin "doğru yönde" olduğuna onları
ikna eder, kişiliklerini ayakta tutar.
Bu eski
militanların yanında çok sayıda genç, hem başkaları için birşeyler yapmak; hem de bu işi meslek edinmek
isteyen geniş bir grup vardır. Bunlar yapısal olarak eski kuşak
militanların özelliklerine sahip olmakla birlikte bağlanmalarını fanatik boyutlara ulaştırmayan, animasyon mesleğinin
maddi sunumlarını,boş zamanları rededemeyen bir kesimi oluşturmaktadır. Aynı zamanda araştırmacı olan bu tezin
yazarı temelde tasalı, kaygılı olarak tanımladığı orta sınıfdan kaynaklanan bu kesimin bu mesleğe yönelmesini bir yandan içlerindeki boşluğu dolduran, sosyalleşme eğilimlerine
yanıt veren bir uğraş olmasına diğer yandan da arzuladıkları
saygınlık, güvence ve konforun sağlanmasıyla
açıklamaktadır.
Teknik fark:
Uygulanan teknikler açısından da militanın animatöre olan farkları şu noktalarda ortaya çıkmaktadır. Militan politik bir varlık olduğunun bilinciyle birinci olarak iktidarı hedefler.Yönteminden ziyade amaçları, değerleri ve yarattığı motivasyonla ilgilidir. Grup üyelerinin kendisi hakkındaki kanaati onu pek fazla ilgilendirmez, taraflıdır ve grup üyeleri ile duygusal açıdan, her nüansda; arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık, düşmanlık gibi bağlamlarda alış veriş halindedir. Animatörün silahıysa dostluk değil sevimliliktir. Sahip olucu olmadan, ateşli olmadan
nazik olan birisidir. Eğitimi ona mesafeli olmayı, geride kalmayı öğretmiştir. Yazarımıza göre bütün bunlar
başkalarının katılımını sağlamak için uygun yöntemler olmasına rağmen
kişilik yapısını zorlamasından dolayı bazı kişilik
rahatsızlıklarına yol açabilir.
ANİMASYONUN
ELEŞTİRİSİ
Animatörün ücretinin çoğu kez kamu tarafından veriliyor olması, animatörün göbeğinden kamuya bağlı olmasına yolaçtığındanbir eleştiri konusu oluyor. Özellkle sol kesim tarafından yöneltilen bu eleştiri, söz konusu durumun iktidara boyun eğmeye yolaçması savıyla, ortodoks militan kavramıyla karşı karşıya getiriliyor.
Diğer eleştiri noktalarından biri ticari işletmelerde management kavramıyla ortaya çıkan yeni durumun işveren-çalışan ilişkilerini daha tavlayıcı hale getirmenin ötesinde, beşeri ilişkileri, daha az aldatıcı bir hale getirip, getirmediği.
Diğer yandan özellikle ticari animasyonun katılımı
yüceltici tavrının yanılsamaya dayandığı, gerçekliğinin bulunmadığı savları da var. Özellkle bu eleştiri yaşam stili satıcıları diyebileceğimiz yaşayanların katılımı ile yönetilecek
lüks, havadar,doğa ile içiçe yeni bir site, yeni bir mahalle
pazarlayanlara yönelik. Hiçbir zaman mevcut olmamış nostaljik illüzyonlarla alıcının günlük yaşamsal
frustürasyonlarının istismar edilerek pazarlama yapılıyor olması eleştiri
alıyor.
Diğer yandan animasyonun bir süper marketin gelirlerini, bir politikacının oylarını artırdığı kabul ediliyor. Fakat bu amaçlı animasyonun sosyal yarar ve görevi tartışmaya açık.
Modern kapitalist toplumların, özellikle 1970 lerdeki imajlarıyla, bir işbölümü ve istihdam toplumu olduğu gözönüne alındığında sosyal bilimler ve edebiyat disiplinlerinden dıploma alan ve araştırma ve eğitim hizmetleri için fazla olanlara kendi ilgi alanlarında bir iş imkanı sunması olumlu bulunuyor.
MESLE¦ĞN KONUMU
Mesleğin
profesyonelleşme eğilimine rağmen animatöre atfedilen hiçbir sosyal tanımlamanın mevcut olmadığından
sözedilmektedir. Toplum, arkadaşları, hatta bazen grubun üyeleri tam
olarak animatörün ne yaptığını, görevinin ne olduğunu
bilmektedirler.
Paranın prestij kaynağı olduğu bir toplumda, özellikle sosyal ve kültürel animatörler kendilerini aşağılanmış hisseder.çktıkları çoğu zaman küçük burjuva olan çevrelerin paraya, kazanca, yükselmeye olan güdülenmeleri artıkça bu aşağılanma duygusu daha güçlü hale gelir.
Özellikle kırsal ve küçük yörelerde daha ziyade geceleri çalışmasından ve davranış özgürlüğünden dolayı; animatör, prodüktif dünyadan kurtulmak için bir arpalık bulmuş bir amatör olarak yorumlanır. Bu durum onları aşırı bir gerginliğe ve endişeye yöneltebilmektedir. Sonuç olarak da grubun değerliklerini kabule, militanlaşmaya yönelebilrler; bu da işvereni ile arasında sadakat açısından çözümü zor bir problemin doğmasına yolaçar. Animatör kendisine sık sık iki yönlü bir ajan olup olmadığını sorar hale gelir. İşvereni tarafından konmuş olan görünür amaçlarla bunların yerine asıl olması gereken amaçlar arasındaki çelişki onu gerginliğe sürükler.
Yazar da bu sorunun genelleştirilemez, azınlığa ait bir sorun olduğunu kabul etmektedir. Ama bir çok sorun böyle ortaya konmamış mıdır? diye de sormadan edemez.
ÖRNEKLER
--------
Yukarıda
söz konusu ettiğim canlandırmanın üç temel işlevini örnekleyen bazı pratik çalışmalara yer vermek istiyorum.
İlk örneklerim Fransa-Grenoble de kurulan bir tiyatro işliğinin (Theatre d'Action) etkinliklerinden derleme. Renato Scantın yönetimindeki bu tiyatro işliğinin etkinlikleri kısmen klasik animasyonu eleştiren ve yetersizliklerini de aşmaya çalışan, beraberinde karşı tezini de getiren özgün bir uygulama niteliğinde.
Birinci çalışma eğitim amaçlı. R. Scant'ın yönetiminde "masallar ve yaratıcılığın uyanışı" temalı ilkokul çocuklarını hedef alan bir animasyon denemesi.
Yöntem 1:Sınıfın yeniden düzenlenişi(sınıf dairesel düzenleniyor, eğitimci ortada); dikkatin yoğunlaştırılması; masalın anlatısı; istenen bir sahnenin duvara, yere/tekil veya topluca çizimi
Yöntem 2:İki üç sözcükten hareketle bir masal yaratma
Yöntem 3:Bir masalın canlandırılması, €ocuklardan kimi
ağaç,
kimi esen
bir rüzgar oluyor; sıkılanlar bir resmin, bir
kartonun
arkasında oynuyor.
Konu: çalışan
Gruplar
Amaç: Çırakların
sorunlarını topluma yansıtmaları; işçilerin politize
edilmeleri, çıraklık sorunlarıyle ilgili bir
oyunu
sahneye koymak
Yöntem: önce
meslekler işler üzerine işçilerle tartışma.
Amacı:
sözlü ifade tutukluğunu ortadan kaldırmak hareketlerle anlatı, doğaçlama, mim denemeleri. çeşitli
sektörlerden çıraklara sorunlarının ortak olduğunun
kavratılması ve sorunların tiyatroaracılığıyla halka yansıtılması. Metin ortak yazılıyor.
Oyuncular;
çırakların, kendileri.
Konu: Basın ve
Gençlik
Amaç: Basını
sorgulamak (bu aslında 15 derneğin katıldığı bir
organizasyon)
Yöntem: Bu
sorgulamayı genç işçilerle birlikte, düşük gelirli
bir
ortamda yapmayı planlıyorlar. Önceleri
haftada
birgün
gençlik merkezinde toplanıp basında çıkan bir
yazıyı
didik didik ediyorlar, tiyatrolaştırıyorlar.
Daha sonra
72 Münih olimpiyatları nedeniyle basında
çıkan
yazıları biriktiriyorlar, büyük temaları, zorla-
ma
sözcükleri ayırıyorlar. Bu kolay bir iş oluyor çünkü
tüm basın
aynı istikamette çalışıyor; teknik, rekorlar,
şu yılın
daha büyük rekorları, bitmeyen sayılar. Bütün
bunların
hepsi olimpiyatlar başlamadan önce yapılıyor.
Olimpiyatlar başlayınca birlik, dostluk, evrensel aşk.
Ne kült!
Dini bir sözlük, dogmalar, mantıkdışılık.
Arkadan
Mark Spitz idoli, bakır tenli Kalifornialı,
modern
zamanların herkülü.Arkadan Filistinlilerin-barış
düşmanlarının baskını.
Gazetelerin birinden bir başlık:
ESMER
VEBADAN SONRA SİYAH KOLERA
Sonra
olimpiyat oyunları başlıyor, bu sayılar çıkarma-
sıyla
idillik (doğal yaşam) çıkarmasını anlamaya
çözmeye
çalışıyorlar. Bu bir kolaj yapıştırma. Genç
işçilerle
birlikte tartışmalar spordan ziyade
gazetelere
yöneliyor. €ünkü gazete okumuyorlar.
€alışan
semtlerde bir kanaat var; gazeteler bizi
ilgilendiren şeyleri yazmıyor. Suç sözkonusu olmadıkça
gazeteler
gençlerden bahsetmiyor.
Bu son iki
örnek animasyonunun diğer fonksiyonları olarak
tanımladığımız eğitimde aracı bir işlev, kitle iletişim
araçla-
rının etkisine karşı çıkma, tüketim toplumu karşısında
yaratıcı-
lığın geliştirilmesini sağlamaya yönelik.
KONU: Genç Kız
Bakımevi
Bu kızlar
ya ailelerinin aşırı derecede yıkımından veya
kendilerinin kaçmalarından dolayı ailelerinden alınmış
kızlar.
Açık bir yurt;gündüzleri işe, okula gidiyorlar.
Kızlarla
tanışmalarını bir eğitimcileri istiyor.
Kızların
öğretmenleriyle, patronlarıyla ilgili
sorunlarını tiyatrolaştırıyorlar. özellikle gençlik
sorunları, erkek-kadın ilişkileri üzerine
bir tiyatro
yapıyorlar.
Diğer bir
örnek de; Fransız Radyo-Televizyonu-nun 72
temmuzunda küçük bir kaza olan Carpentras'da, Gençlik ve
Spor
Yarışmaları sırasında sergilediği etkinlik veya doğru
deyimiyle
animasyon. Tema yeni audio-visuel haberleşme olanak-ları
ve
sosyo-kültürel animasyon. Talep belediyeden geliyor. Konunun
geçmişi var; 2 yıl önce Kültür Bakanlığına bağlı bir
video
rejisi mali desteğiyle bir gençlik merkezi kurulmuş. Şimdi
mahalli bir televizyonun program yapabilme olanaklarının
tüm
yönleri araştırılmak isteniyor. Bu, belediyenin talebi ve
konuya
yaklaşımı. Kültür Bakanlığı ise olayı mahalli yaşamın
canlandırılmasında kapalı devre televizyondan yararlanma
olanaklarının araştırılması olarak görüyor. Animatörler
stajyer
öğrencilerden oluşuyor. Bu proje ile ilgili literatürü
yayınlayan, projenin başarılı olmadığı kanısında. Yüksek bir
katılım sağlıyamıyorlar. Marjinal kalıyorlar.
Animasyonun
temel ilgi alanlarından üçüncüsü gelişme ve
kalkınma yolundaki
kültürel engellerin kaldırılması. Buna
verilebilecek örneklerin başında kırsal kesimde yeni
yöntem ve
girdilerin tanıtılması, doğum kontrol, kooperatifçilik,
özyöne-
tim uygulamaları, tüketici dernekleri, halkla ilişkilerle
içiçe
bir kavram olan firma mamul ve imajları tanıtım ve
düzeltmeleri
geliyor. Bunun dışında animasyon insan motivasyonunun
ilgili
olduğu her disiplinin de atıf yapması gereken alanlardan
biri.
Bunu da özellikle kapı kapı pazarlamanın daha gelişmiş
bir türü
olan aktif pazarlama dediğimiz olayda satıcıları
motive etmek
için manajerlerin yoğun bir şekilde uyguladığını
görüyoruz.
SONSÖZ
Animasyon
konusunun batıyla kıyaslandığında ülkemizdeki en
büyük eksikliklerden biri olduğunu düşünüyorum; "bu
ülkeye
komünizm gelecekse onu da biz getiririz, işçilere ne
oluyor"
diyen tek parti devrinde Ankara valisinin örneklediği
olayda
olduğu gibi bürokratik, yönlendirici, toptancı, kişi
insiya-
tifini yokeden yaklaşım ne yazık ki cumhuriyetin temel
ideolojisi oldu. Ve bu ideoloji sağladığı bazı olumlu
sonuçlara
rağmen, sosyo-kültürel bağlamda yarattığı engellerle daha
fazla
ilerleme ve gelişmenin de köstekleyicisi durumunda. Bu
gün her
zamankinden fazla kişi yaratıcılığına, insiyatifine,
özgüvenine
gereksinim duyuyoruz.
Bu nedenle bu konu bugün çok önem
taşıyor; gelişmenin önündeki kültürel ve sosyal engeller
kaldırılmadıkça teknik alt yapıya yapılan yatırımlar,
verimsiz
yatırımlar olarak kalacaktır. Akademik çevreler de ne
yazık ki
cumhuriyetin bu sekter ideolojisinden fazlasıyla
nasiplerini
almış durumdalar. Bu nedenlerle birkaç arkadaşımla
birlikte,
animasyon çalışmaları yapmak, bu konuyu örneklemek
amacıyla
Coğrafya Kültür Animasyonları İşliğini kurduk.
Etkinliklerimiz
için işliklere katılacak "coşkulu" arkadaşlar
çağırıyoruz.
ANİMASYONLA İLGİLİ KAYNAK€A
---------------------------
Albert Meister, Animateurs et Militant,Esprit, 1973
mai,5.
sayı, s:1093-1115
Pierre Moulnier, "les animateurs culturels:fonctions
et
formations" document de la Commission Française pour
UNESCO,
conference d,Helsinki 6/72, roneo, 14p.
Pour, 1971, 18-19, Animasyon özel sayısı
Jean Luc Arnaud,Teledistribution et animation
socio-culturelle,
Esprit, 1973 mai,5. sayı, s:1147-1163
Deux annees d'action culturelle,(le theatre
d'action),Esprit,
1973 mai, 5. sayı, s:1147-1163
L'animation l'equipe de vente, Bernard KRİEF, Dunod
Economie,
1971