3 Nisan 2016 Pazar

SOSYO-KÜLTÜREL ANİMASYON

                                                                                                             1990  da yazılmıştır                                          
Son zamanlarda işlik tarzı kültür ve sanat odaklarının oluşmaya başlaması, yerel yönetim ve bazı kurumlarının kültür,sanat,eğlence şenlikleri organizasyonlarının yaygınlık kazanması, bu konuyla yakından ilgili bir kavram olan Sosyo-Kültürel Animasyon konusunda yapmış olduğum derlemeyi ilgilenenlere iletme sorumluluğunu duyumsattı. Bu derlemeyi 1990 yılında iki kez İstanbul Üniversitesi Psikoloji Fakültesine ait Pembe Ev'de öğrenci ve öğretim üyelerine sunmuştum.

Animasyon; ülkemizdeki şanssız ve çarpık doğumu sonucu oluşan yanlış kanının aksine bir show, bir organizasyon, bir yarışma değil...insanların içsel motivasyonlarını yükseltmenin, insanlara kendi kendilerine birşey yaptırmanın yol, yöntem, etik, psikolojisi. Animasyonun objesi öğrenciler, çocuklar, yoksullar, özürlüler, turistler kısaca herkes olabilir. Konusu yeni eğitim metodlarının testi, bir sosyal yardım paketinin 
oluşturulması,politik bir gösteri, eğlence, satış performasının yükseltilmesi, bir fikrin, bir projenin tanıtımı olabilir.

Türkiyenin animasyon konusunda sistematik bir pratiği ve dolayısıyla  bir bilgi birikimi yok. Aslında konunun önemiyle kıyaslandığında bu konuda dünya ölçüsünde  kaynak sıkıntısınınvarlığından bile söz edilebilir, veya en azından Türkiyeden uluslararası kaynaklara ulaşmanın zorluğundan. Bu nedenle, bu konuya giriş niteliğindeki bu derleme de belli kaynaklarla sınırlı kaldı. Ancak konuyla daha yakından ilgilenecekler kaynakçadan yararlanarak daha geniş bir kitaplığa ulaşabilirler .

€alışmam bir kütüphane araştırması niteliğinde ve büyük ölçüde fransızca kaynaklara dayalı. Bunda da bir derece haklı olduğumu sanıyorum, çünkü animasyon çıkışından beri Avrupa idealizminin unsurlarını büyük ölçüde taşıyor. Ben de en fazla fransızca Esprit dergisinin 1973 yılı mayıs ayı Sosyo-Kültürel Animasyon özel sayısından yararlandım.Tamamlayıcı çalışma olarak da Pierre Moulnier'nin UNESCO için hazırlanmış ve 1972 Helsinki konferan sında sunulmuş bir çalışmasından."Kültür Animatörleri :fonksiyon ve formasyonları".

 ANİMATÖRLER VE ANİMASYON

 Moulnier'in makalesinde animasyon sorunsalı bağlamında animatörün görevleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
    -reanimasyon fonksiyonu ("yaşam kazandırmak" "ruhvermek")
    -mesaj ve alıcılar arasında mediasyon (mesajı aktarma)  görevi.(dekripte tabir edilen mesajı çözme ve tekrar tercüme etmek)
    -Alıcılar arasında aracılık görevi (çözüme ulaşabilmeleri için, herbirinin zorluklarına katılarak,
 alıcı bir ortam yaratmak)
Görüldüğü gibi animasyon biraz soyut da olsa fonksiyonel bağlamda açıkça tanımlanmış, basitleştirilmiş bir işlev tanımına sahiptir..

Ruh verme, yaşam kazandırma temel bir fonksiyon olarak tanımlandığında hemen akla Jules Romaine ve onun Dirilen Şehir öyküsü geliyor. Ünanimizm diye adlandırdığı düşüncesi insanlar arasında; sosyolojik anlamda gruplar içinde (dost, kasaba, şehir vb düzeylerde) bir canlanma ve buna bağlı olarak bir ruhbirliği, yüceltim sağlanması anlamına geliyor. Bu teorisini pratiğe geçirmek için Paris'te George Duhamel, Rene Arcos, Henri Martin gibi yazarlarla bir çiftlik evinde 1.5 yıl kadar süren bir toplu yaşam deneyimine de girişiyorlar.

Ünanimizmi örnekleyen öykülerden birinin  adı "Dirilen Şehir". Bu öyküde üzerine ölü toprağı serpilmiş bir kasabaya, bu kasabanın ruhunun sessizliğini bozmaya, onu silkelemeye kararlı bir posta memuru gelir. Fakat günler geçtikce bu ruhsuzluk onu da esir alır. Yazarın anlatımı ile posta memurumuz "...akşam yemeklerini bir saat erken yedi.  Uykusu daha erken geldi. Bir lambanın önünde oturma zevkini yitirdi.  Işığa daha az, sıcağa daha çok ihtiyaç duydu...Cinsel istekleri eski sıcaklığını yitirdi. Fazla ince keyifler aramaz oldu.  Düşlerinde sadece şişman kadınlar görüyordu. Pazar günleri kiliseye gitmiyordu. Ama çanlar çalınca bu isteği duyuyor, varlığının kasabaya bağı olan yanı onu ibadete giden halkın peşinden gitmeye zorluyordu.
Eskiden beri kafasında oluşan düşünceler uyuştu. Zaten arkadaşları ona ne dairede, ne de kahvede ona neler düşündüğünü sormuyorlardı. Kasaba politikadan büsbütün yüz çevirmiş değildi, ama ölçülü ve tarafsız kanılara uyarak susma yolunu tutmuştu.

Toplumun geniş hareketleri bu kasabada duyulmuyor gibiydi. ...Eskiden dinlediği nutuklardan kafasında koca bir alanın parlak reklamları  gibi açık ve beylik cümleler kalmıştı. Bu adam bir günü....Cebinden bir kurşun kalemi çıkarıp boş helaya girdi ve mermer duvarın güneşli bir yanına şunu yazdı: "Varlıklılar çalışanların sırtından geçinir:tükettiği şeye karşılık hiçbir şey üretmeyen kişi toplum hayatında bir asalaktır."

Bu sözler önceleri ufak, giderek büyüyen bir silkelenişe neden olur kasabada. Genç emekliler, rantiyeler tekrar çalışma yaşamına döner. Dükkanların içini "Ekmeğini kendin kazan " türü yazılar süslemeye başlar. €alışanların reaksiyonları başlar. İnsanların talepleri artar, endüstri kurulmaya başlar, imar hareketleri artar, yaşam biçimi çeşitlenir ve canlanır. Bütün bunların hepsi şehir helasının duvarına yazılmış bir cümleden kaynaklanmıştır.

Kanımca bu örnek animasyon düşüncesinin kökenleri hakkında bir fikir verebilmektedir. Animasyon sözcüğü şüphesiz ki terim olarak alındığında canlandırma ile karşılanabilir, ancak lLtince kökenli olan bu sözcük kaynağında canlandırmadan daha fazla birşey ifade eder: bu bir yandan canlandırma, ayağa kaldırma, hareket kazandırmayı içerirken, diğer yandan birinci anlamından daha güçlü bir şekilde bir ruh verme, ruh kazandırma kavramlarını içerir. Antropolojik bağlamda bu ikinci anlam birinciye yol açar. Bu nedenle animasyon konusunda Türkçe'nin bu hatalı göndermesi gözönüne alınmalıdır.(Gerçi İzzet Zeki Eyüboğlu'nun Türk dilinin Etimoloji Sözlüğü (Sosyal Yayınlar, 1988) "can" sözcüğüne köken alternatifi olarak latince "genius" sözcüğünü de vermektedir-genius-cin-can, çağımız düşünce akımları sözcükteki bu anlamı soldurmuştur). Herhalukarda animasyon sözcüğüneetimolojik bir yaklaşım Jules Romaine'in ruhu ön plana çıkartan yaklaşımını doğrulamaktadır.

Larousse"un Canlandırma konusundaki özlü açıklaması şöyle:"Bir topluluktaki üyelerin, grup yaşamına etkin olarak katılmalarını sağlamak için kullanılan yol ve yöntemlerin tümü.Toplumsal yaşamın canlandırılması konusundaki düşünceler ve uygulamalar yenidir. Canlandırma teriminde toplumbilimsel anlam, halk eğitimi ile birlikte,ikinci dünya savaşında yavaş yavaş belirdi.

1947 de bu terim merkezi kültürden sıyrılma konusundaki resmi metinlerde kullanılıyordu. Terimin resmileştirilmesi, kar ereği gütmeyen kuruluşlar konusunda Fransa'da 1901 yılında çıkarılan bir yasa ile desteklenen durumu daha da somutlaştırdı. XX yylın ilk yarısı boyunca bu işlevi özellikle kilise yerine getiriyordu. 1945 ten sonra bir laiklik akımı, canlandırmanın tamamen değişikliğe uğramasına ve gelişmesine yolaçtı. 1956-63 yılları arasında kentsel çevrede toplumsal-kültürel canlandırıcılar belirdi.(gençlerin ardından yetişkinlerin kollektif donatılması).Ele alınan toplulukların yelpazesi gitgide genişleyerek, tatil köylerini, kültürel yayın örgütlerini, mahalle ve belediyeleri kapsadı. Toplu canlandırma, toplumsal ekonomik sorunlara da el atarak siyasetle ilişki kurdu. Tam anlamıyla siyasal canlandırma Küba gibi, €in gibi komünist ülkelerin deneylerinden esinlendi. Canlandırma, toplumsal kültürel alanlardaki gelişmesine koşut olarak, ekonomik yaşamda da ortaya çıktı ( kaynakları düzenleyen kuruluşlar, sınai ve ticari girişimlere girdi) ve böylece ticarileşti. Sonunda eğitimde de etkili oldu (toplumsal eğitim merkezleri, meslek için canlandırma). Canlandırma, deneysel olarak gelişti ve insan bilimleri, şehircilik  planlama gibi birçok bilim kolundan yararlandı."

CANLANDIRMANIN İŞLEVLERİ (larousse)
     "Canlandırmanın üç temel işlevi  vardır:
     1.Toplumsal alanda aracı ve yenilikçi bir işlev: yeni  iletişim sistemleri, yeni ilişki modelleri  bulma;
uyumsuzlıkları önleyici, toplumsal bütünleşmeyi kolaylaştırıcı eğitim, vb
     2. Eğitimde aracı bir işlev, kitle iletişim araçlarının etkisine karşı çıkma, tüketim toplumu karşısında yaratıcılığın geliştirilmesi, vb 
     3. İktisadi büyümeye ve gelişmeye özendirici bir işlev.   Canlandırma birçok görünüme bürünür. €ünkü bu alanda çok farklı tasarılar vardır. Tasarının niteliğine (kültürel, ticari, siyasal), ereğine (bir etkinlik merkezini  yönetmek, boş zamanları düzenlemek, bir bölgeyi yükseltmek, geliştirmek); yaratıcısına ve isteyicisinİ (halk, grup, iktidar, öncü);süresine (hafta sonu,  üç aylık, on yıllık) göre, katılımın itici gücüne (canlandırıcılar, tüketici dernekleri, ticaret şirketleri) hedefine bağlıdır".

ANİMASYON TANIMIN İRDELENMESİ
Çok özlü yazılan yukarıdaki tanımları topluca ele aldığımızda bir topluluktaki üyelerin, grup yaşamına etkin olarak katılmalarını sağlamak  için kullanılan yol ve yöntemlerin tümü. Kanımca bu açıklama çok kapsayıcı.Etkin olarak katılımı sağlamak için  kullanılan yöntemler çok çeşitli. Hemen ilk ağızda akla gelenler eğitim, aydınlatma, propaganda, ajitasyon, zorlama, ödüllendirme gibi.

Evet, bunların hepsi bir katılım yaratırsa da, özünde doğru anlamıyla animasyon, yukarıda Moulnier'in tanımladığı gibi salt bir mesaj teorisi bağlamında, mesajın alınması, deşifre edilmesi ve alıcıların almaya hazır hale getirilmesi ile sınırlı bir organizasyondan daha fazla değil.Geri kalanı üyelerin motivasyonuna bağlı.  Kaldıki animasyonda ruh kazandırmanın temel bir fonksiyon olduğu gibi bir sav da var.Halbuki katılım; propaganda, ajitasyon gibi yöntemlerle ruh kazandırmadan da sağlanabilir.

TARİHSEL GELİŞİM
Tarihsel yaklaşım da animasyonun kökenlerini dini törenlerin ve bayramların düzenlenmesine bağlı olarak kilisenin bünyesinde bulmuştur.(Burada kanımca belki de daha eskilere; pagan,pantheist toplumlardaki dinsel törenlere bile inmek mümkün). Modern anlamda animatörler ilk kez kültür animatörleri olarak 1960lı yıllarda olarak Fransa'da ortaya çıktı. Bu olgu Fransa'nın ileri kapitalist ülkeler arasında yeralmaya başlamasıyla açıklanıyor. 

İlklerin yaklaşımının dernekçi olmasına karşın, daha sonrakiler kamusal bir nitelik kazanıyor. (bunun anlamı ise herhalde çeşitli kamu projelerine dahil olmaları demek)- Bu arada radyo-televizyon kaynaklı şenlik animatörleri ile boş zaman animatörleri sahnede yerlerini almaya başlıyor.

Toplumsal kesimde sosyal hizmetliler işyeri sınırlamasından sıyrılarak sosyal merkezler, kamu tesisleri alanlarına yöneliyorlar. Kilise de bu dönemde pastoral animasyonun yolunu tutuyor. Semtler, özellikle yeni kurulan toplu yaşam alanları animasyonun yeni çalışma alanlarından birini oluşturuyor.

Ticari işletmeler "direction-yöneltme" kavramından  "gestion-management-personelin yönetimi" kavramına kayıyorlar.Bu arada hostes kavramının cazibesini keşfeden yönetimler bölgesel ve topluluklar çerçevesinde programlar lanse ediyorlar. Kurum imajını, marka imajını yetkinleştirmeye yönelik programlar şirketlerin halkla ilişki programlarıyla bütünleşiyor. 1970 li yıllardan itibaren seçim kampanyalarında, partilerin gün geçtikce teknisyenlere daha fazla güvenmesiyle animatörler yer almaya başlıyor. Fakat gündelik yaşamda en fazla animasyon ticari işletmelerde, özellikle büyük mağazalardaki reyon animatörleri,yeni bir ticaret merkezinin tanıtılmasında "şenlik" düzenleyiciler gibi alanlarda kendine saha buluyor. Özellikle Fransa'da 1970 de çıkan sürekli formasyonkonusundaki yasal düzenleme animasyonla uğraşacak birçok işletmeye iş alana açmış durumda.(özellikle yetişkinlerin eğitiminde animasyon gün geçtikçe yoğun olarak kullanılan bir teknik haline gelmiş durumda-Bunu çağrıştırır şekilde Tınaz Titiz'in Bakanlığı zamanında, Türkiye de bazı girişimler ve yasal düzenlemeler yapıldığını sanıyorum, ama yaşam kazandığından şüpheliyim).

ANİMASYON TÜRLERİ
Pour dergisinden alınma ve animasyon türlerini özel ve ironik bir jargonla klasifiye eden bir yazı şu türleri saptamış.

Animasyon dodo:
Agresiviteyi uyutan, boğan ve telafi  eden animasyon türü.

Animasyon cocorıco:
Demogojik, kitlenin özgül yapısını önplana alan, şövenist animasyon.

Animasyon dada: 
Kitleyi yoksayan, sadece animatörün kendi tatminine, dadasına hizmet eden animasyon.

ANİMASYONDA DENGE
 Bütün animasyonlar empatiktir. Animasyon bireyleri bütünleme ve onları kültürlerinden soyutlama eğilimindedir.  Bunun anlamı animatör veya kurumun uygun buLdukları seviyeye kadar grup içindeki bireyin davranış ve tavırlarını değiştirmeleri, yenilerini yerlerine koymalarını hatta yadsımalarını gerektirmesidir. Bu şekilde grup üyeleri açısından çok farklı amaçların varlığı ve grubun kendi kendini değiştirmesi sürecine verilen önem çok zor bir dengenin yaratılması gerktiğini ortaya koyar.

 ANİMASYON TEKNݦĞİNİN GENEL YAPISI
 Animatörler bir eğitimden geçmiş kişiler olarak kafaları grup dinamiğiyle ilgili tekniklerle donatılmıştır. Genelde çeşitli kurnazlık ve becerileri, ikramiye, bahis, uzlaşma gibi yöntemleri bir arada kullanırlar. Animatör rasyonel bir kurum içinde yetişmiş olmasına rağmen grubun duygusal ve irrasyonel yapısını gözönünde tutar. Bütün süreçler boyunca diagnostiktir.
Animasyonun bir tanımının da "katılımı hedefleyen pedagojik program" olduğu gözönüne alındığında animasyon " kişinin grubu içinde parlamasını ve sosyal doku içindeki rolünün bilincine varmasını hedefler. Animatör grup içi haberleşmenin iyileştirilmesine, zaman kullanımının iyileştirilmesine ve kararların
daha demokratik bir şekilde alınmasına çaba gösterir.Görevinin diğer bir gereği de grup içi iktidar çatışmasına girmemek, nötr ve yansız olmayı becerebilmektir.

Burada önemli temel teknik kavramlardan biri sonuçlardan grup üyelerinin haberdar edilmesidir (belki de bundan dolayı Jules Romaine'in öyküsünüm kahramanı bir mesaj taşıyıcıdan başka birşey olmayan posta memurudur). Planlama, programlama, izleme animatörün temel araçlarıdır. Günümüzde animatörden "dahice" bir etkinlik beklenmiyor. Sadece belli kural ve prosedürleri uygulaması bekleniyor.

AKTİVİST(EYLEMCİ) VE DAHA ZİYADE MİLİTAN /ANİMATÖR FARKI
Animatörler eğitimcilerin, eylemcilerin yerine aday.Uygulamada onların yöntemlerinin getirdiği sınırlamaları aşma arzusundalar. Diğer bir bağlamda da animatör radikal veya marksist bağlamda tanımlanan militanın yerine aday. Bu yönden bir değerlendirme yukarıdaki animatör tanımlarını veren Albert Meister tarafından Esprit dergisinin aynı sayısında "Animatörler ve Militanlar" başlığı altında yapılmış; bu değerlendirmeye göre
yukarıda belirtiğim gibi animatör grup içi dengeleri sürekli gözönünde bulundurur, empatiktir. Militan ise direkt, grupiçi dengelere daha az duyarlı ve daha kavgacıdır. Uzun dönemde militanın kavgacıliğını yitirmesi ve ücretini aldığı kuruma bağlanması buna karşılık animatörün de bir araç görevi yaptığı gerçeğinden koparak anime ettiği grupla çok derinden özdeşleşmesi ve burada tanımlandığı şekilde militana dönüşmesi sözkonusu
olabiliyor.

Militan bir başkaldırıcı olarak kendi gerçekleşmesini başkalarına adanmasında, onlarla ortak eylemde bulunmasında bulur ve grubun heyecan ve ızdıraplarıyla özdeşleşir. Yaklaşımı empatik değil sempatiktir bu ise grupla olan ilişkisinin sahiplenmeye, domine etmeye ve tiranliğa, kıçkanç bir despotizme dönüşmesi riskini içerir. Militanın bir intro-determine, yani kendi kendini içsel belirlemiş olarak bazı temel inançları
vardır (Allah, insanın iyiliği, adalet gibi) ve önceliklerini,tercihlerini, davranış kurallarını bazen beceriksizce de olsa bunlardan türetir.  Hele gençse, yorgun, bıkkın değilse, üstüne üstlük bir de ailesi yoksa militan, çoğu zaman amaçlarının gerçekleşmesini her türlü yaklaşımın üzerinde kabul eden, nüansları atlayan, araçlarda kör bir fanatiktir. Bu yönüyle militan bir moralisttir, ahlakçıdır.(anti ontolojist, giderek anti pragmatist anlamında).

Diğer yandan animatör ise, özellikle ticari animatörler, başkaldırıyla hiçbir ilişkisi bulunmaksızın, başkalarının
eğilimlerinin keşfine almış olduğu formasyon yoluyla ulaşmış, bir hetero-determine, yani çok biçimli belirlenmiş bir görevli olarak, davranışlarını başkalarının eğilimlerinin algılanış biçimi belirler. İnanç ve niyetten önce bu keşif, çözümleme duyarlılığını içselleştirir. Bu yönüyle de bir moralist değil bir ontolojisttir. Yöntemi sempati değil empatidir, davranışı gruba derinlemesine bağlanmak değil,grubun içinde nötr kalmaktır. (Gerek militan, gerekse animatör, her ikisi de grubun doğal elemanı değildirler.)

Fakat bu uç örneklerin dışında, özellikle sosyal ve kültürel animatörler arasında duygusal olarak gruplarının içine girmiş animatörler mevcuttur. Bunların arasında daha ziyade yorgun ve yaşlı; güvenlik arayan eski militanları bulmak olası.  Hala inançlı olmakla birlikte fanatiklikleri sona ermiş, adalet ve iyinin hemen yarın mümkün olmadığını kavramış, sabır göstermeyi öğrenmişlerdir. Eylemleri üzerine zaman zaman kendilerini
sınırlı da olsa sorgulamakla birlikte içlerindeki yaşlı inançları eylemlerinin "doğru yönde" olduğuna onları ikna eder, kişiliklerini ayakta tutar.

Bu eski militanların yanında çok sayıda genç, hem başkaları için birşeyler yapmak; hem de bu işi meslek edinmek isteyen geniş bir grup vardır. Bunlar yapısal olarak eski kuşak militanların özelliklerine sahip olmakla birlikte bağlanmalarını fanatik boyutlara ulaştırmayan, animasyon mesleğinin maddi sunumlarını,boş zamanları rededemeyen bir kesimi oluşturmaktadır. Aynı zamanda araştırmacı olan bu tezin yazarı temelde tasalı, kaygılı olarak tanımladığı orta sınıfdan kaynaklanan bu kesimin bu mesleğe yönelmesini bir yandan içlerindeki boşluğu dolduran, sosyalleşme eğilimlerine yanıt veren bir uğraş olmasına diğer yandan da arzuladıkları
saygınlık, güvence ve konforun sağlanmasıyla açıklamaktadır.

Teknik fark:

Uygulanan teknikler açısından da militanın animatöre olan farkları şu noktalarda ortaya çıkmaktadır. Militan politik bir varlık olduğunun bilinciyle birinci olarak iktidarı hedefler.Yönteminden ziyade amaçları, değerleri ve yarattığı motivasyonla ilgilidir. Grup üyelerinin kendisi hakkındaki kanaati onu pek fazla ilgilendirmez, taraflıdır ve grup üyeleri ile duygusal açıdan, her nüansda; arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık, düşmanlık gibi bağlamlarda alış veriş halindedir. Animatörün silahıysa dostluk değil sevimliliktir. Sahip olucu olmadan, ateşli olmadan
nazik olan birisidir. Eğitimi ona mesafeli olmayı, geride kalmayı öğretmiştir. Yazarımıza göre bütün bunlar başkalarının katılımını sağlamak için uygun yöntemler olmasına rağmen kişilik yapısını zorlamasından dolayı bazı kişilik rahatsızlıklarına yol açabilir.

ANİMASYONUN ELEŞTİRİSİ

Animatörün ücretinin çoğu kez kamu tarafından veriliyor olması, animatörün göbeğinden kamuya bağlı olmasına yolaçtığındanbir eleştiri konusu oluyor. Özellkle sol kesim tarafından yöneltilen bu eleştiri, söz konusu durumun iktidara boyun eğmeye yolaçması savıyla, ortodoks militan kavramıyla karşı karşıya getiriliyor.

Diğer eleştiri noktalarından biri ticari işletmelerde management kavramıyla ortaya çıkan yeni durumun işveren-çalışan ilişkilerini daha tavlayıcı hale getirmenin ötesinde, beşeri ilişkileri, daha az aldatıcı bir hale getirip, getirmediği.
Diğer yandan özellikle ticari animasyonun katılımı yüceltici tavrının yanılsamaya dayandığı, gerçekliğinin bulunmadığı savları da var. Özellkle bu eleştiri yaşam stili satıcıları diyebileceğimiz yaşayanların katılımı ile yönetilecek lüks, havadar,doğa ile içiçe yeni bir site, yeni bir mahalle pazarlayanlara yönelik. Hiçbir zaman mevcut olmamış nostaljik illüzyonlarla alıcının günlük yaşamsal frustürasyonlarının istismar edilerek pazarlama yapılıyor olması eleştiri alıyor.

Diğer yandan animasyonun bir süper marketin gelirlerini, bir politikacının oylarını artırdığı kabul ediliyor. Fakat bu amaçlı animasyonun sosyal yarar ve görevi tartışmaya açık.


Modern kapitalist toplumların, özellikle 1970 lerdeki imajlarıyla, bir işbölümü ve istihdam toplumu olduğu gözönüne alındığında sosyal bilimler ve edebiyat disiplinlerinden dıploma alan ve araştırma ve eğitim hizmetleri için fazla olanlara kendi ilgi alanlarında bir iş imkanı sunması olumlu bulunuyor.

MESLE¦ĞN KONUMU
Mesleğin profesyonelleşme eğilimine rağmen animatöre atfedilen hiçbir sosyal tanımlamanın mevcut olmadığından sözedilmektedir. Toplum, arkadaşları, hatta bazen grubun üyeleri tam olarak animatörün ne yaptığını, görevinin ne olduğunu bilmektedirler.

Paranın prestij kaynağı olduğu bir toplumda, özellikle sosyal ve kültürel animatörler kendilerini aşağılanmış hisseder.çktıkları çoğu zaman küçük burjuva olan çevrelerin paraya, kazanca, yükselmeye olan güdülenmeleri artıkça bu aşağılanma duygusu daha güçlü hale gelir.

Özellikle kırsal ve küçük yörelerde daha ziyade geceleri çalışmasından ve davranış özgürlüğünden dolayı; animatör, prodüktif dünyadan kurtulmak için bir arpalık bulmuş bir amatör olarak yorumlanır. Bu durum onları aşırı bir gerginliğe ve endişeye yöneltebilmektedir. Sonuç olarak da grubun değerliklerini kabule, militanlaşmaya yönelebilrler; bu da işvereni ile arasında sadakat açısından  çözümü zor bir problemin doğmasına yolaçar. Animatör kendisine sık sık iki yönlü bir ajan olup olmadığını sorar hale gelir. İşvereni tarafından konmuş olan görünür amaçlarla bunların yerine asıl olması gereken amaçlar arasındaki çelişki onu gerginliğe sürükler.

Yazar da bu sorunun genelleştirilemez, azınlığa ait bir sorun olduğunu kabul etmektedir. Ama bir çok sorun böyle ortaya konmamış mıdır? diye de sormadan edemez.

ÖRNEKLER
     --------
Yukarıda söz konusu ettiğim canlandırmanın üç temel işlevini örnekleyen bazı pratik çalışmalara yer vermek istiyorum.

İlk örneklerim Fransa-Grenoble de kurulan bir tiyatro işliğinin (Theatre d'Action) etkinliklerinden derleme. Renato Scantın yönetimindeki bu tiyatro işliğinin etkinlikleri kısmen klasik animasyonu eleştiren ve yetersizliklerini de aşmaya çalışan, beraberinde karşı tezini de getiren özgün bir uygulama niteliğinde.

Birinci çalışma eğitim amaçlı. R. Scant'ın yönetiminde "masallar ve yaratıcılığın uyanışı" temalı ilkokul çocuklarını hedef alan bir animasyon denemesi.

Yöntem 1:Sınıfın yeniden düzenlenişi(sınıf dairesel düzenleniyor, eğitimci ortada); dikkatin yoğunlaştırılması; masalın anlatısı; istenen bir sahnenin duvara, yere/tekil veya topluca çizimi 
Yöntem 2:İki üç sözcükten hareketle bir masal yaratma
Yöntem 3:Bir masalın canlandırılması, €ocuklardan kimi ağaç,
         kimi esen bir rüzgar oluyor; sıkılanlar bir resmin, bir
         kartonun arkasında oynuyor.

Konu:    çalışan Gruplar
Amaç:    Çırakların sorunlarını topluma yansıtmaları; işçilerin politize edilmeleri, çıraklık sorunlarıyle ilgili bir
oyunu sahneye koymak
Yöntem:  önce meslekler işler üzerine işçilerle tartışma.
Amacı: sözlü ifade tutukluğunu ortadan kaldırmak hareketlerle anlatı, doğaçlama, mim denemeleri. çeşitli sektörlerden çıraklara sorunlarının ortak olduğunun kavratılması ve sorunların tiyatroaracılığıyla halka yansıtılması. Metin ortak yazılıyor.
Oyuncular; çırakların, kendileri.


Konu:    Basın ve Gençlik
Amaç:    Basını sorgulamak (bu aslında 15 derneğin katıldığı bir
         organizasyon)
Yöntem:  Bu sorgulamayı genç işçilerle birlikte, düşük gelirli
         bir ortamda yapmayı planlıyorlar.  Önceleri haftada
         birgün gençlik merkezinde toplanıp basında çıkan bir
         yazıyı didik didik ediyorlar, tiyatrolaştırıyorlar.
         Daha sonra 72 Münih olimpiyatları nedeniyle basında
         çıkan yazıları biriktiriyorlar, büyük temaları, zorla-
         ma sözcükleri ayırıyorlar. Bu kolay bir iş oluyor çünkü
         tüm basın aynı istikamette çalışıyor; teknik, rekorlar,
         şu yılın daha büyük rekorları, bitmeyen sayılar. Bütün
         bunların hepsi olimpiyatlar başlamadan önce yapılıyor.
         Olimpiyatlar başlayınca birlik, dostluk, evrensel aşk.
         Ne kült! Dini bir sözlük, dogmalar, mantıkdışılık.
         Arkadan Mark Spitz idoli, bakır tenli Kalifornialı,
         modern zamanların herkülü.Arkadan Filistinlilerin-barış
         düşmanlarının baskını.
         Gazetelerin birinden bir başlık:
         ESMER VEBADAN SONRA SİYAH KOLERA
         Sonra olimpiyat oyunları başlıyor, bu sayılar çıkarma-
         sıyla idillik (doğal yaşam) çıkarmasını anlamaya
         çözmeye çalışıyorlar. Bu bir kolaj yapıştırma. Genç
         işçilerle birlikte tartışmalar spordan ziyade
         gazetelere yöneliyor. €ünkü gazete okumuyorlar.
         €alışan semtlerde bir kanaat var; gazeteler bizi
         ilgilendiren şeyleri yazmıyor. Suç sözkonusu olmadıkça
         gazeteler gençlerden bahsetmiyor.

       Bu son iki örnek animasyonunun diğer fonksiyonları olarak
tanımladığımız eğitimde aracı bir işlev, kitle iletişim araçla-
rının etkisine karşı çıkma, tüketim toplumu karşısında yaratıcı-
lığın geliştirilmesini sağlamaya yönelik.

KONU:    Genç Kız Bakımevi
         Bu kızlar ya ailelerinin aşırı derecede yıkımından veya
         kendilerinin kaçmalarından dolayı ailelerinden alınmış
         kızlar. Açık bir yurt;gündüzleri işe, okula gidiyorlar.
         Kızlarla tanışmalarını bir eğitimcileri istiyor.
         Kızların öğretmenleriyle, patronlarıyla ilgili
         sorunlarını tiyatrolaştırıyorlar. özellikle gençlik
         sorunları, erkek-kadın ilişkileri üzerine bir tiyatro
         yapıyorlar.

      Diğer bir örnek de; Fransız Radyo-Televizyonu-nun 72
temmuzunda küçük bir kaza olan Carpentras'da, Gençlik ve Spor
Yarışmaları sırasında sergilediği etkinlik veya doğru deyimiyle
animasyon. Tema yeni audio-visuel haberleşme olanak-ları ve
sosyo-kültürel animasyon. Talep belediyeden geliyor.  Konunun
geçmişi var; 2 yıl önce Kültür Bakanlığına bağlı bir video
rejisi mali desteğiyle bir gençlik merkezi kurulmuş. Şimdi
mahalli bir televizyonun program yapabilme olanaklarının tüm
yönleri araştırılmak isteniyor. Bu, belediyenin talebi ve konuya
yaklaşımı. Kültür Bakanlığı ise olayı mahalli yaşamın
canlandırılmasında kapalı devre televizyondan yararlanma
olanaklarının araştırılması olarak görüyor. Animatörler stajyer
öğrencilerden oluşuyor. Bu proje ile ilgili literatürü
yayınlayan, projenin başarılı olmadığı kanısında.  Yüksek bir
katılım sağlıyamıyorlar. Marjinal kalıyorlar.
      Animasyonun temel ilgi alanlarından üçüncüsü gelişme ve
kalkınma yolundaki  kültürel engellerin kaldırılması. Buna
verilebilecek örneklerin başında kırsal kesimde yeni yöntem ve
girdilerin tanıtılması, doğum kontrol, kooperatifçilik, özyöne-
tim uygulamaları, tüketici dernekleri, halkla ilişkilerle içiçe
bir kavram olan firma mamul ve imajları tanıtım ve düzeltmeleri
geliyor. Bunun dışında animasyon insan motivasyonunun ilgili
olduğu her disiplinin de atıf yapması gereken alanlardan biri.
Bunu da özellikle kapı kapı pazarlamanın daha gelişmiş bir türü
olan aktif pazarlama dediğimiz olayda satıcıları motive  etmek
için manajerlerin yoğun bir şekilde uyguladığını görüyoruz.

     SONSÖZ
     Animasyon konusunun batıyla kıyaslandığında ülkemizdeki en
büyük eksikliklerden biri olduğunu düşünüyorum; "bu ülkeye
komünizm gelecekse onu da biz getiririz, işçilere ne oluyor"
diyen tek parti devrinde Ankara valisinin örneklediği olayda
olduğu gibi bürokratik, yönlendirici, toptancı, kişi insiya-
tifini yokeden yaklaşım ne yazık ki cumhuriyetin temel
ideolojisi oldu. Ve bu ideoloji sağladığı bazı olumlu sonuçlara
rağmen, sosyo-kültürel bağlamda yarattığı engellerle daha fazla
ilerleme ve gelişmenin de köstekleyicisi durumunda. Bu gün her
zamankinden fazla kişi yaratıcılığına, insiyatifine, özgüvenine
gereksinim duyuyoruz.  Bu nedenle bu konu bugün çok önem
taşıyor; gelişmenin önündeki kültürel ve sosyal engeller
kaldırılmadıkça teknik alt yapıya yapılan yatırımlar, verimsiz
yatırımlar olarak kalacaktır. Akademik çevreler de ne yazık ki
cumhuriyetin bu sekter ideolojisinden fazlasıyla nasiplerini
almış durumdalar. Bu nedenlerle birkaç arkadaşımla birlikte,
animasyon çalışmaları yapmak, bu konuyu örneklemek amacıyla
Coğrafya Kültür Animasyonları İşliğini kurduk. Etkinliklerimiz
için işliklere katılacak "coşkulu" arkadaşlar çağırıyoruz.

ANİMASYONLA İLGİLİ KAYNAK€A
---------------------------
Albert Meister, Animateurs et Militant,Esprit, 1973 mai,5.
sayı, s:1093-1115
Pierre Moulnier, "les animateurs culturels:fonctions et
formations" document de la Commission Française pour UNESCO,
conference d,Helsinki 6/72, roneo, 14p.
Pour, 1971, 18-19, Animasyon özel sayısı
Jean Luc Arnaud,Teledistribution et animation socio-culturelle,
Esprit, 1973 mai,5. sayı, s:1147-1163
Deux annees d'action culturelle,(le theatre d'action),Esprit,
1973 mai, 5. sayı, s:1147-1163
L'animation l'equipe de vente, Bernard KRİEF, Dunod Economie,
1971